MESLEK İCRASI
İLE İLGİLİ SORULAR
1. Apartmanların bağımsız
bölümlerinde muayenehane veya poliklinik açmak mümkün müdür?
Ülkemizde bütün bir yapıda
bağımsız bölüm kurulması ile bu bağımsız bölümün ana yapı ile ilişkisi 634
sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu ile kurulmuştur. Ana yapıda kat mülkiyeti
kurulurken bağımsız bölümlerin niteliği noter tasdikli bir liste halinde
gösterileceği gibi bu bağımsız bölümlerin kullanılış tarzını da gösteren bir
yönetim planının hazırlanması da zorunludur.
Ana gayrimenkulün, mesken, iş
veya ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde hastane, dispanser,
klinik, poliklinik, ecza laboratuvarı gibi müesseseler kurulamaz; kat
maliklerinin buna aykırı sözleşmeleri hükümsüzdür; dispanser, klinik,
poliklinik niteliğinde olmayan muayenehaneler bu hükmün dışındadır (634 sayılı
Kanun m.24).
Belirtilen Kanun hükmündeki
ifadeye uygun olarak hekim/dişhekimi muayenehanesi, mimar bürosu, avukat bürosu
gibi işyerlerinin binalarda yer almasının mümkün olduğu uzun zamandır Yargıtay
kararlarında yer bulmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta
bulunmaktadır: Yönetim planında aksine hüküm olmaması! Yani bir apartmanın
yönetim planında bağımsız bölümlerin muayenehane olarak kullanılamayacağına
dair hüküm var ise herhangi bir kat maliki veya yöneticinin açacağı dava ile
bağımsız bölümün muayenehane olarak kullanımına son verilmesine karar
verilebilir.
Yönetim planında mevcut bağımsız
bölümlerde muayenehane açılamayacağına ilişkin hükümlerin ortadan
kaldırılabilmesi ise bütün kat maliklerinin ortak kararı ile mümkün olabilir.
2. Muayenehane olarak düzenlenen apartman dairesinde kat
malikleri aksine yeni bir düzenleme yapabilir mi?
Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti
Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’te özel sağlık kuruluşu
açılacak binalarda diğer kat maliklerinden muvafakat alınması hususu sağlık
müdürlüğü tarafından aranmamaktadır. Tıp alanında hizmet veren özel
sağlık kuruluşlarına ilişkin düzenlemelerin bulunduğu Ayakta Teşhis ve Tedavi
Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğinde de Eylül ayında
bir değişiklik yapılarak özel sağlık kuruluşu açılışında aranan belgeler
arasında bulunan “Sağlık kuruluşu müstakil binada değil ise, kat
maliklerinden alınacak muvafakat belgesi” artık istenmez hale getirildi. Ancak
bütün bu düzenlemeler bir apartman dairesinde açılacak muayenehane ya da özel
sağlık kuruluşunun diğer kat malikleri tarafından sorgulanmasının önünde engel
değil.
Öncelikle belirtmek gerekir ki
apartmandaki bağımsız bölümlerin kullanım amaçları yönetim planı adı verilen ve
bütün malikleri bağlayan, apartmanın ilk kuruluşunda düzenlenmiş olan, bir
belgede belirtilir. Yönetim planında bağımsız bölümler mesken ya da işyeri
olarak belirlenmiş ise burada muayenehane açılabilir iken poliklinik açılması
mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca yönetim planında apartmanda muayenehane
açılamayacağı yönünde bir yasak var ise bu düzenleme de herkes açısından
bağlayıcıdır.
Hangi özel sağlık kuruluşlarının
muayenehane olarak niteleneceği de yargı kararları ile belirlenmektedir: “Kat
Mülkiyeti Yasasının 24.maddesinin ilk fıkrasında ana gayrimenkulün kütükte
mesken, iş veya ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bölümünde hastahane,
dispanser, klinik, poliklinik, ecza laboratuarı gibi müesseselerin
kurulamayacağı kesin yasak olarak öngörülmüş; dispanser, klinik, poliklinik
niteliğinde olmayan muayenehaneler bu hükmün dışında tutulmuştur. Yargıtay’ın
yerleşmiş uygulamalarında, yasak kapsamı dışında kalan ve muayenehanede
yapılabilecek işin ise doğrudan hasta üzerinde elle veya aletlerle yapılan
sağlık kontrolünü ve operasyon sayılamayacak müdahaleleri içerir nitelikte
olması aranmaktadır.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2004/18-476 K. 2004/561 T.
20.10.2004)
Yasa hükmünde açık olarak
belirtildiği üzere apartmanda açılacak klinik, poliklinik gibi yerler ile
ilgili olarak kesin yasak hükmü bulunmaktadır. Kat maliklerinin bu hususa
aykırı sözleşme yapmaları da mümkün değildir. Bu nedenle kat
maliklerinden biri ya da yönetici tarafından açılacak bir dava ile söz konusu
yerin boşaltılması sağlanabilir.
Dişhekiminin aldığı
dairenin bulunduğu apartmanın yönetim planında apartmanda muayenehane
açılmasına engel herhangi hüküm bulunmaması halinde söz konusu yerde
muayenehane açılabilir.
Diğer taraftan, apartman yönetim
planının sonradan değiştirilmesi mümkündür. Kat Mülkiyeti Yasasına göre
“Yönetim planının değiştirilmesi için bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyu
şarttır. Kat maliklerinin 33 üncü maddeye göre mahkemeye başvurma hakları
saklıdır.”
Bu durumda, dişhekiminin
muayenehane olarak düzenlediği bu yerden tahliyesini sağlayabilmek için yönetim
planının değiştirilmesi halinde söz konusu kat malikleri kurulu toplantısından
sonra bir ay içinde sulh hukuk mahkemesine başvurarak anılan kararın
hakkaniyete aykırı olduğunu veya kendisine zarar verilmek kastıyla alındığını
ispat ederek kararı iptal ettirmesi de mümkün görülmektedir.
3. Muayenehanelerin işyeri açma ruhsatı alma zorunluluğu var
mıdır?
Muayenehaneler uzunca bir süre,
sadece İl Sağlık Müdürlüğü ve ilgili Oda’ya bildirimde bulunarak açılabilirken;
2005 yılında çıkartılan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin
Yönetmelik’te “Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma
ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hüküm belediyeler tarafından içinde muayenehanelerin de bulunduğu sağlık
kuruluşlarının da işyeri açma ruhsatına tabi olduğu şeklinde yorumlanmıştır.
Bu yöndeki yorumların hukuka
uygun olmadığı şeklindeki değerlendirmeler ve açılan davalar üzerine 13.04.2007
tarih ve 26492 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle İşyeri Açma ve
Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 6. maddesinin birinci fıkrasında
değişiklik yapılmıştır.
Yapılan bu değişiklikle, önceden “Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak
işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz”
şeklinde olan fıkraya, bu cümleden sonra gelmek üzere “İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen
yetkili idareler dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek
kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve
benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma mükellefiyetini
ortadan kaldırmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerleri
yetkili idareler tarafından kapatılır." ibaresi eklenmiştir.
Böylelikle aralarında
muayenehaneler, poliklinikler, tıp merkezleri ve özel hastaneler gibi İşyeri
Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik kapsamında olmayan işyerleri
hakkında da bu yönetmeliğin uygulanacağı öngörülmüş, üst hukuk normlarına
aykırı bir şekilde Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü’nün verdiği ruhsatla
açılan sağlık kuruluşlarının belediyeden işyeri açma ruhsatı almadan açılması
engellenmiş, sağlık kuruluşlarından işyeri izin harcı alınması da mümkün hale
getirilmiştir.
Söz konusu düzenlemeye karşı Türk
Dişhekimleri Birliği’nin yanı sıra Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Barolar
Birliği de dava açmış; Danıştay tarafından önce yürütmenin durdurulmasına karar
verilmiş ancak itiraz üzerine karar kaldırılmış; sonrasında da davanın reddine
karar verilmiştir. Söz konusu Karar temyiz edilmiş olup halen Danıştay’da
temyiz incelemesi sürmektedir.
Yönetmelikle getirilen bu değişikliğin hangi sağlık
kuruluşlarına uygulanacağı, mevcut sağlık kuruluşlarının da bu ruhsatı almak
zorunda olup olmadığının ayrıca değerlendirilmesi gereklidir. Yönetmeliğin
Geçici Maddesindeki “Bu
Yönetmelik yürürlüğe girmeden önce mevzuatına uygun olarak ruhsatlandırılmış
bulunan işyerleri yeniden ruhsatlandırılmaz” hükmü uyarınca;
Yönetmelikle, muayenehaneler ve özel sağlık kuruluşlarına getirilen işyeri açma
ruhsatı alma zorunluluğunun ancak bu zorunluluğun getirildiği 13.4.2007
tarihinden sonra açılan işyerlerine uygulanabileceği düşünülmektedir.
İşyeri açma ruhsatı almadığı için faaliyetten men edilen bir
güzellik merkezinin açtığı davada Danıştay 8. Dairesi tarafından 10.6.2009 tarihinde verilen
bir kararda da “…Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünden
alınan 27.3.2006 tarihli Uygunluk Belgesi ile faaliyete geçen işyerinin, bu
tarihten sonra 13.4.2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Yönetmelik
değişikliğiyle getirilen kurallara tabi tutulmasında hukuka uyarlık
bulunmadığı…”değerlendirmesinde bulunulmuştur.
Bu durumda, söz konusu yargı
kararı da dikkate alınarak işyeri açma ruhsatı alınması zorunluluğunun ancak
13.4.2007 tarihinden sonra açılan işyerlerine uygulanması şeklinde yapılması
gereklidir.
4. Dişhekimlerinin birden fazla özel sağlık kuruluşunda
çalışmaları mümkün müdür?
Bilindiği üzere, diş hekimlerinin
birden fazla muayenehane açması 1219 sayılı Yasanın 43. maddesindeki özel
hükümle yasaklanmıştır. Diğer taraftan, 1219 sayılı Yasa’nın 12. maddesinde
21.1.2010 tarih ve 5947 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile hekim ve
dişhekimlerinin çalışma düzenlerine ilişkin yeni hükümler getirilmiş; çalışma
alanları kategorik olarak ayrılmış ve her bir kategori içinde kalmak kaydıyla
birden fazla yerde çalışmalarının mümkün bulunduğu ve söz konusu hükmün
uygulama esaslarının Sağlık Bakanlığı tarafından belirleneceği düzenlenmiştir.
Dişhekimliği mesleğine ilişkin özel düzenlemelere bakıldığında,
Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında
Yönetmelik’in “Yasaklar” başlıklı 31. maddesinin üçüncü fıkrasına göre “3224 sayılı Kanunun 42 inci maddesi hükümleri
saklı kalmak üzere sağlık kuruluşlarında çalışan dişhekimi ve diğer sağlık
personeli bu Yönetmelik kapsamındaki başka bir sağlık kuruluşunda çalışamaz ve
çalıştırılamaz.”
3224 sayılı Türk Dişhekimleri Birliği Kanununun 42. maddesine
göre ise “Özel kurum ve işyerinde
görevli diş hekimlerinin bu görevlerini başka bir yerde de yapmaları, kayıtlı
bulundukları Oda Yönetim Kurulunca kabul edilmedikçe her ne suretle olursa
olsun, diğer bir kurum veya işyerinin diş hekimliği görevini alamazlar.
…
Oda Yönetim Kurulları, ikinci görev konusunda başvuruları iş
hacmi, ikinci görevlerin diş hekimleri arasında adil şekilde dağıtılması, hizmetin
iyi yapılması ve benzeri hususları da göz önünde bulundurarak inceler ve
gerekçeli olarak karara bağlar.”
Bütün bunlardan başka, 1219 sayılı Yasa’nın 12. maddesinin 5947
sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hekimlerle ilgili düzenlemeler içinde
dişhekimleriyle ilgili kurallar da konulmuştur. Ayakta Teşhis ve Tedavi Hizmeti
Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğin Ek 1. Maddesinin
ikinci fıkrasına göre“Tabip
ve diş tabipleri… Kadrolu olarak çalıştıkları tıp merkezi veya özel hastane
dışında en fazla iki özel sağlık kuruluşunda kadro dışı geçici olarak
çalışabilirler. Aynı şekilde, Özel Hastaneler Yönetmeliğinin
Ek 5. Maddesinde de “Tabip,
diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, 1219 sayılı Kanunun
12 inci maddesine uygun olmak kaydıyla kadrolu olarak çalıştıkları özel hastane
veya tıp merkezi dışında en fazla iki özel sağlık kuruluşunda kadro dışı geçici
çalışabilirler.” Söz konusu düzenlemelere göre genel tababete
ilişkin hizmet sunan özel hastane ya da özel sağlık kuruluşlarında hizmet sunan
dişhekimlerinin çalıştıkları sağlık kuruluşundan ayrı olarak iki özel sağlık
kuruluşunda daha çalışabilmesine olanak sağlanmış bulunmaktadır.
Bütün bu düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinde, 1219
sayılı Yasa’nın 12. maddesinde değişiklik yapılmasına karşın 42. maddesinin
aynen kalmış olması sebebiyle dişhekimlerinin birden fazla muayenehane açmalarının mümkün
olmadığı; muayenehanesi
olan ya da ağız diş sağlığı hizmeti sunan özel bir sağlık kuruluşunda çalışan
diş hekiminin ikinci bir özel sağlık kuruluşunda çalışabilmesinin ancak ilgili
dişhekimleri odası yönetim kurulunun kabulüne bağlı olduğu sonucuna
varılmaktadır.
5. Bir dişhekimi başka bir dişhekimin yanında çalışabilir mi?
Tıbbi Deontoloji Tüzüğü;
“Madde - 43. Tabip ve diş tabibi,
muayenehane veya laboratuvarın da, kendi namına diğer bir meslektaşı
çalıştıramaz. Ancak, muvakkat bir müddet için bizzat bulunmadığı takdirde,
diğer bir meslektaşı yerine bırakabilir. Bu müddet bir aydan fazla devam
ederse, mensup olduğu tabip odasını haberdar eder.”
6. Dişhekimlerinin herhangi bir şirkete ortak olmaları mümkün
müdür?
Sağlık hizmeti sunumu amacıyla
kurulmuş olan şirketlere dişhekimlerinin ortak olmasının önünde bir engel
bulunmamaktadır. Zira Özel sağlık kuruluşları, mesleğini serbest olarak icra
etme yetkisine sahip serbest çalışan dişhekimleri veya ortaklarının tamamı
dişhekimi olan şirketler tarafından açılabilir.
Dişhekimlerinin sağlık hizmeti
sunumu dışında faaliyet gösteren şirketlere ortak olması hususunu ise Türk
Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanununda tanımlanan şirketlere göre incelemek
gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu ve Borçlar
Kanununa göre şirketler şahıs şirketleri ve sermaye şirketleri olarak temelde
ikiye ayrılmaktadır.
Adi Ortaklık- Birden çok kişinin herhangi
bir ticari amaç için bir araya gelerek oluşturdukları, kendilerinden ayrı bir
tüzel kişiliği bulunmayan yapılara adi ortaklık denilir. Adi ortaklık, Borçlar
Kanununa göre kurulmuş şahıs şirketidir. Bu tür ortaklıkta her bir ortak tacir
sıfatına haiz olup ortaklığın borçlarından ortaklar bireysel mal varlıklarıyla
da sorumludurlar. Anılan niteliği gereği dişhekimlerinin sağlık hizmeti sunumu
dışında bir adi ortaklığa ortak olmaları 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun gereğince yasaktır.
Limited Şirket-İki veya daha fazla gerçek veya
tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altına kurulup, ortaklarının
sorumluluğu koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi
belirli olan şirkete limitet şirket denir. Limited şirket, Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre kurulan sermaye şirketidir. Bu niteliğine uygun olarak
ortaklar, şirketin borçlarından koydukları sermaye ile sınırlı olarak
sorumludur.
Dişhekimleri, sağlık hizmeti
sunumu dışında faaliyet gösteren limited şirket ortağı olabilirler. Ancak
anılan şirketlerde yönetim kurulu üyesi veya müdür olarak faaliyet
gösteremezler. Zira bu sıfatlarla faaliyet gösterilmesi durumunda kişiler tacir
konumunda olmaktadır.
Anonim Şirket-Anonim şirket, en az beş gerçek
veya tüzel kişi tarafından kurulan, bir unvana sahip, esas sermayesi belirli ve
paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnız mal varlığıyla sorumlu olan
şirkettir. Ortakların sorumluluğu, taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile
sınırlıdır.
Dişhekimleri, sağlık hizmeti
sunumu dışında faaliyet gösteren anonim şirketlere ortak olabilir ancak kurucu
ortak veya yönetici olamazlar. Zira bu sıfatlarla yürütülen görevlerde tacir
sıfatı söz konusu olduğu gibi konulan sermaye ile sınırlı olmayan sorumluluklar
da söz konusudur.
7. Ortaklarının tamamı hekim olan şirketler ağız diş sağlığı
merkezi ya da poliklinik açabilir mi?
Ağız Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları
Hakkındaki Yönetmeliğin 6.maddesine göre yalnızca ortaklarının tamamı dişhekimi
olan şirketlerin merkez ya da poliklinik açma ve işletme yetkisi bulunmaktadır.
8. Serbest çalışan bir dişhekimi görüntüleme merkezini tek başına
açabilir mi? Bu merkezde dışarıdan hasta kabulüyle film çekilebilir mi?
3153 sayılı Radyoloji, Radiyom ve
Elektrikle Tedavi ve Diğer Fizyoterapi Müesseseleri Hakkında Kanun`un 1, 2, 7
ve 10. maddeleri;
“Madde 1-Münhasıran
röntgen şuaı vasıtasıyla teşhis veya hem teşhis ve hem tedavi yahut radiyom
veya radiyom emanasiyonu yahut radiyom mürekkebatiyle veya her türlü elektrik
aletleriyle tedavi yapmak için müessese açmak Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletinin
iznine bağlıdır.
Madde 2-Birinci maddede adı geçen müesseseler yalnız
ihtisas vesikası almış tabipler tarafından açılabilir. Bu tabipler açacakları
müessesenin adresini ve kullanacakları cihazların marka ve nevilerini ve
radiyom miktarını ve şeklini bildiren bir istida ile Sıhhat ve İçtimai Muavenet
Vekâletine müracaat ederler. Bu istidaya binanın bir krokisini ve vesikalarının
birer örneğini de bağlarlar. Vekâletçe müessese tetkik ve teftiş ettirilerek hâsıl
olacak neticeye göre yazı ile izin verilir.
İzin alınmadan bu kabil müessese işletilemez ve buralara hasta kabul
olunamaz.
Madde 7-Tabipler ve diş tabipleri muayenehanelerinde
yalnız tedavileri altında bulunan hastalarda teşhis için kullanılmak üzere
röntgen teşhis aletleri veya tedavi için faradizasyon, galvanizasyon, diyatermi
ve sair cihazları bulundurabilirler. Bu cihazlar ve bulundukları yerler üçüncü
maddeye göre yapılacak nizamnamedeki şartlara uygun olarak her türlü arızalara
mani olacak şekilde tertibatı havi olmaları lazımdır.
Bu maddenin 1. fıkrasına göre
muayenehanelerinde cihaz ve alet bulunduracak tabip veya diş tabiplerinin
tedavilerinin altında olan hastalardan başkasının röntgenle teşhis veya
elektrikle tedavi için para ile hariçten hasta kabul ettikleri takdirde 1.
maddede yazılı şartalara göre izin almaya mecburdurlar.
Madde 10 - “Bu kanunda gösterilen
salahiyete haiz olmayanlar veya salahiyetli olup da birinci maddeye uyarak izin
almamış olanlar tarafından işletilen röntgen ve radiyom ve elektro terapi ve
sair fizyoterapi müesseseleri Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâletinin
salahiyetli makam ve memurları tarafından verilecek müzekkere üzerine o yerin
en büyük mülkiye amirinin vereceği emirle hemen kapatılır.”
Yine 992 sayılı Seriri Taharriyat
ve Tahlilat Yapılan Misli Teamüller Aranılan Umuma Bakteriyoloji Laboratuarları
Kanunu`nun 9. maddesinde;
“Madde 9 – … Uzman olmayıp da bu çeşit
laboratuar açanlara veya izin ile açmış oldukları laboratuarlarını uzman
olmayanlara terk edenlere yediyüzellimilyon lira idari para cezası verilir ve
ayrıca laboratuar kapatılır.” demektedir.
Bütün maddeler birlikte
değerlendirildiğinde dişhekimleri, ancak muayenehanelerinde tedavilerini
yaptıkları hastalara teşhis amaçlı röntgen aletleri bulundurabilirler.Meslektaşlarımızın
laboratuar açıp, ücret karşılığı dışarıya hizmet verebilmeleri mümkün
değildir.
9. Muayenehane sahibi bir dişhekimi aynı ilde ve ilçede hizmet
veren, özel ağız ve diş sağlığı polikliniğine ortak olabilir mi?
Polikliniklerin, yargı kararlarında hekimlerin ortak
muayenehanesi olarak kabul edilmesi ve 1219 sayılı Kanunun 43.maddesinde yer
alan “Bir dişhekiminin muteaddid
yerlerde muayenehane açarak icrayı sanat etmesi memnudur.” hükmü
birlikte değerlendirildiğinde muayenehane sahibi bir dişhekiminin, özel ağız ve
diş sağlığı polikliniğine ortak olmasının mümkün olmadığı sonucuna
ulaşılmaktadır.
10. Dişhekimi kendi alanı dışında bir teşhisi reçetesinde
belirtebilir mi? Koyduğu teşhise uygun olarak kendi alanı dışında kalan
tansiyon, diyabet, depresyon gibi hastalıklarda kullanılan ilaçları reçetesine
yazabilir mi?
Dişhekimlerinin reçete yazımına
ilişkin hukuksal düzenleme 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatların Tarzı
İcrasına Dair Kanun`un 35.maddesinde yer almaktadır. Buna göre “Diş tabipleri
ve dişçiler Eczaneler Kanununa müteferri talimatnamede gösterilen mevaddı reçete
ile eczanelerce alabilirler. Reçete ile alınması mecburi olup salifüzzikir
talimatnamede münderiç olmayan maddeleri muhtevi reçete yazamazlar.” Bu hükümde
adı geçen Eczaneler Kanunu 24.01.1927 tarih ve 964 Sayılı yasa ile yürürlüğe
girmiş ancak 24.12.1953 tarih ve Resmi Gazete`nin 8591 sayılı nüshasında
yayınlanarak yürürlüğe giren 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunu
ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten kaldırılan 964 sayılı yasaya ekli
olduğu belirtilen talimatname yeni Kanunda yer almadığından dişhekimlerinin
hangi ilaçlara ilişkin reçete yazabilecekleri hususu dişhekimliği mesleğinin
faaliyet alanını gösteren genel mevzuata göre
belirlenmelidir.
Dişhekimliği mesleğinin yetki
alanını düzenleyen 1219 sayılı Kanun`un 29.maddesi “Dişçilik sanatı; dişlerin
ve diş etleri ile esnanın tedavisi ve dişlerin ikmal ve ıslahına ait
ameliyelerin icrasına münhasırdır” hükmü, dişhekimlerinin faaliyet alanının
sınırlarını belirlemiştir. Bu hükümden da anlaşılacağı üzere dişhekimleri, diş
ve dişetleri ile çevresinin tedavisi ile yetkilendirilmiş olup dişhekimliği
mesleğinin gereği hastalarına diş ve diş etleri ile çevresinin tedavisinde
kullanılabilecek ilaçlar reçete edebileceklerdir. Bu nedenle dişhekimliği
mesleğinin yetki alanı dışındaki teşhis ve tedaviler ile ilgili herhangi bir
ilacın reçetelendirilmesi yerinde değildir.
Dişhekimlerinin reçete ettiğinde
bedeli ilgili sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanabilecek ilaçlar SGK ve
Maliye Bakanlığı tarafından her yıl yayınlanan ilaç listelerinde yer
almaktadır. Bu listelere bakıldığında söz konusu ilaçları reçetelendirecek
hekim ve dişhekimlerinin branşlarına göre ayrım yapıldığı, bir hekimin kendi
branşı dışında ilaç reçete etmesinin genellikle mümkün olmadığı görülmektedir.
Bu düzenlemelerin Tıbbi Deontoloji Tüzüğü`nde yer alan hekimin tatbik edeceği
tedaviyi tayinde serbest olduğu ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönünde savlar
mevcut olmakla birlikte fiili uygulama bu yönde sürmektedir.
Tüm bu hususlar birlikte
değerlendirildiğinde dişhekiminin kendi alanı dışında bir hastalık teşhisini
reçetesinde belirtmesi, yetkili olmadığı alana müdahale niteliği taşıyacak ve
hukuka aykırı bu işlemin sorumluluğu ilgili dişhekiminde olacaktır. Aynı
şekilde dişhekimliği mesleki alanında kalan bir rahatsızlığın teşhis edilmesine
karşın tedavi planını düzenleyen belge niteliğindeki reçeteye bununla ilgisi
olmayan başka hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların yazılması da
bilimsel ve hukuksal olarak yerinde değildir.
11. Dişhekimi olmayan kişiler dişhekimliği hizmeti veren
muayenehane, müşterek muayenehane, poliklinik ve merkez açabilirler mi?
Ülkemizde mesleğini serbest
olarak icra etme yetkisine sahip dişhekimlerinin bireysel ya da müştereken ağız
ve diş sağlığı hizmeti verdikleri özel sağlık kuruluşlarının açılması,
çalışması ve denetlenmesi, Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık
Kuruluşları Hakkında Yönetmeliğe göre yapılmaktadır.
Söz konusu yönetmeliğe göre
muayenehane ve müşterek muayenehane açabilmek için dişhekimi mutlaka dişhekimi
olmak gerekmektedir. Poliklinik ve merkezlere ilişkin düzenleme ise
Yönetmeliğin 6.maddesinde bulunmaktadır. Buna göre; `..merkez ve poliklinikler,
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun`a göre
mesleğini serbest olarak icra etmek yetkisine sahip serbest çalışan
dişhekimleri ile 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına
Dair Kanun hükümlerine göre aynı hakkı haiz olan devlet memuru veya diğer kamu
görevlisi statüsünde bulunan dişhekimleri ve ayrıca ortaklarının tamamı
dişhekimlerinin bulunduğu şirketler, 2908 sayılı Dernekler Kanunu çerçevesinde
kurulan ve bu Kanun`un 59.maddesi çerçevesinde kamu yararına çalıştığına karar
verilen ve tüzüğünde ağız ve diş sağlığı hizmeti sunumu ile ilgili düzenleme
bulunan dernekler, 13.07.1967 tarihli 903 sayılı Kanun`un 4 üncü maddesine göre
Bakanlar Kurulu`nca vergi muafiyeti tanınmış olan ve kuruluş senedinde ağız ve
diş sağlığı hizmeti sunumu ile ilgili düzenleme bulunan Vakıflar ve kanunla
kurulan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tarafından açılabilir ve
işletilebilir.`
12. Dişhekimi mesleğini icra ederken firma kurarak bir başka
alanda çalışma yapabilir mi?
Dişhekimlerinin mesleki
uygulamalarının temel düzenlemesi 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanun olup bu çerçevede yapılacak uygulamalarda uyulması
gereken etik kurallar ise 19.02.1960 tarih ve 10436 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanmış olan Tıbbi Deontoloji Tüzüğünde belirlenmiştir.
Anılan düzenlemelerden 1219
sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun fasıllar
halinde düzenlenmiş olup her bir fasıl ile bir meslek grubuna ilişkin kurallar
sevk edilmiştir. Kanunun `Tabipler` faslında bulunan 12.maddenin 17.1.1949
tarihinde değiştirilmiş olan birinci fıkrasına göre `Sanatını icra etmek üzere
bir mahalde kayıtlı olan herhangi bir tabibin bizzat dükkan ve mağaza açmak
suretiyle her türlü ticaret yapması memnudur.` Tabipler için getirilmiş olan bu
hüküm diş tabipleri için kuralların öngörüldüğü fasılda mevcut bulunmamaktadır.
Yani Kanun ile, diştabiplerinin mesleki faaliyetlerinin yanı sıra ticari
faaliyette bulunması açıkça yasaklanmış değildir. Olması gereken
noktasında bakıldığında hekimler ile dişhekimlerinin aynı alanda farklı
uzmanlık kollarında çalışan meslek mensupları olmasından dolayı aynı kurallara
tabi olmaları gereklidir. Ancak Kanunun tabipler için açık bir hükümle
getirdiği yasağın diştabiplerine ilişkin fasılda bulunmaması sebebiyle,
diştabiplerinin dişhekimliği faaliyetini fiilen yürüttükleri dönemde başka bir
işletmenin de sahibi olmalarının önünde bir engel bulunmadığının söylenmesi
gereklidir.
Bütün bunlardan ayrı olarak bir diş tabibinin bizzat ticari faaliyette bulunması
ise diştabipliği mesleğinin etik kurallarının belirlendiği Tıbbi Deontoloji Tüzüğü
çerçevesinde değerlendirilmek gerekir. Bu çerçevede yapılacak değerlendirmede
mesleğin saygınlığının korunması ve mesleğe ticari veçhe verilmesinin
yasaklanmış olması dolayısıyla dişhekimlerinin mesleki faaliyetlerinin yanı
sıra bizzat ticari faaliyette bulunması
etik kurallara aykırılık oluşturur.
13. Dişhekimlerinin belediyelerden işyeri açma ve çalışma ruhsatı
alması gerekiyor mu?
13.04.2007 gün ve 26492 sayılı
Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma
Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin
iptali istemiyle açılan dava, Danıştay 8.Dairesi 2007/4009 esas numaralı
kararıyla reddedilmiştir.
Benzer davalar TTB ve Ankara
Barosu tarafından da açılmış olup, aynı gerekçelerle davalar reddedilmiştir.
Mahkeme kararı doğrultusunda
belediyelerden İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı alınması gerekmektedir.
14. Vatani görevini yapmakta olan dişhekimleri temel eğitimden
sonraki dönemde askerliği devam ederken muayenehane açabilirler mi?
1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu`na
ek 2183 sayılı Kanun`un 3.maddesi “Askerî doktorların bizzat hususi hastane
açmaları memnudur. Hilafında hareket, birinci madde mucibince cezayı
müstelzimdir. Ancak çalışma saatleri haricinde ve mahsus kanununa göre icrayı
sanat etmeleri caizdir.” hükmü ile tabip ve diştabiplerinin mesai saatleri
dışında resmi kurum dışında da mesleklerini icra edebilecekleri düzenlenmiştir.
Aynı şekilde 926 sayılı TSK
Personel Kanunu`na tabi olarak çalışan personeli de kapsamına alan 2368 sayılı
Sağlık Personelinin Tazminat Ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun`un 4.maddesi ise
“1 inci madde kapsamına giren personelden, özel kanunlarına göre meslek ve
sanatlarını serbest olarak icra etme hak ve yetkisine sahip olanlar istedikleri
takdirde 1 inci maddede öngörülen tazminat hakkından yararlanmamak şartı ile
mesai saatleri dışında serbest olarak çalışabilirler. Bunlara iş güçlüğü, iş
riski ve teminindeki güçlük zamları veya bu mahiyetteki zamlar ödenmez. Ancak,
il sağlık müdürlüğü ve başhekimlik görevini yürütenler serbest olarak
çalışamazlar. Askeri sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan başhekimler
serbest çalışma yasağına tabi değildir.” düzenlemesi ile TSK personeli olan
doktor ve dişhekimlerinin mesai saatleri dışında serbest olarak çalışabileceklerine
olanak sağlamıştır.
Tüm bu düzenlemeler de
göstermektedir ki dişhekimi TSK personeli olması nedeniyle, görev yaptığı
yerde, bağlı bulunduğu odaya bildirimde bulunmak ve Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti
Sunulan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik gereği sağlık kuruluşu
açmak amacıyla gerekli başvuruları yapmak kaydı ile TSK bünyesinde hiçbir makam
veya merciden izin almaksızın, sadece bildirimde bulunmak suretiyle, mesleğini
serbest olarak icra edebilecektir.
15. Dişhekimleri hangi ilaçları reçetelerine yazabilirler?
Dişhekimleri 1219 sayılı Kanun ile öngörülen görev ve yetki
sınırları dahilinde ilgili uzmanlık alanlarına özgü olabilecek ilaçları
reçeteye yazabilirler.
16. Özel çalışan bir
dişhekiminin hastalarla ilgili teşhis ve tedavi belgelerini ne kadar süreyle
saklamaları gerekir?
Ülkemizde mesleğini resmi kurumlar dışında uygulayan dişhekimlerinin uymaları
gereken temel kurallar 14.10.1999 tarih ve 23486 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren Ağız ve Diş Sağlığı Hizmeti Sunulan Özel Sağlık
Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte düzenlenmiştir.
Bu Yönetmeliğin 10. maddesinde, dişhekimlerinin sorumlulukları
arasında sağlık kuruluşuna başvuran hasta
kayıtlarının düzenli tutulması ile yapılan işlemlerin ve tıbbî müdahalelerin
hastanın dosyalarına işlenmesinin sağlanması da bulunmaktadır. Anılan
Yönetmeliğin 27.maddesinde “Sağlık
kuruluşuna başvuran her hasta, hasta protokol defterine kaydedilir.” hükmü
mevcut olup; 28. maddesinde ise “Sağlık
kuruluşuna başvuran hastalara yapılan müdahale ve tedaviler hastalara ait dosya
veya kartlara işlenir. Bu kayıtlar sağlık kuruluşunun arşivinde iki yıl süre
ile saklanır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Genel düzenlemeler uyarınca
bakıldığında ise, sağlık hizmetleri vekalet sözleşmesi olarak nitelenmekte ve
dişhekiminin sorumluluğu işlem tarihinden itibaren beş yıl süreyle devam
etmektedir. Ceza hukuku bakımından sorumluluk ise yöneltilen eylemin niteliğine
bağlı olarak 8 yıldan 25 yıla kadar uzayabilmektedir.
Sonuç olarak; özel çalışan bir
dişhekiminin hastalarla ilgili teşhis ve tedavi belgelerini en az iki yıl
süreyle saklaması idari düzenleme ile getirilmiş bir zorunluluk olmakla
birlikte dişhekiminin kusursuzluğunu ispatlayabilmesi bakımından söz konusu
belgeleri en azından 8 yıl süreyle muhafaza etmesinde yarar bulunmaktadır.
17. Ağız ve diş ile ilgili ölçü ve
kalıpların döküm ve protez çalışmaları yapılırken hastanın ağzında son halini
alana kadar birden fazla prova yapıldığı, ölçünün dişhekimi ve teknisyen
arasında karşılıklı olarak birçok defa gönderildiği bilinmektedir. Bu durumda
dişhekimi tarafından sevk irsaliyesi düzenlenmesi zorunlu mudur?
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan Birliğimize gelen 17.03.2010 tarih ve 1588 sayılı yazıda konuyla ilgili olarak “Ağız ve diş ile ilgili ölçü ve kalıpların döküm ve protez çalışmaları yapılırken, sözü edilen malzemelerin Dişhekimleri tarafından teknisyene gönderilmesi esnasında serbest meslek makbuzu düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır. Söz konusu serbest meslek makbuzuna, ölçü alınması veya kalıba dökülmesi gibi işlemler için gönderilmesi nedeniyle düzenlendiği şerhi konulacak, herhangi bir bedele yer verilmeyecektir. Düzenlenecek serbest meslek makbuzunda, kendisine diş ölçü ve kalıbı gönderilen teknisyenin adının yer almış olması, bu kişiye hizmet verildiği anlamına gelmeyecektir.” denilmektedir.